“Hayatın anlamı”, kuşaklara göre farklılaşıyor
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tayfun Doğan, hayatın anlamı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Herkes için hayatın anlamı farklı
‘Hayatın anlamı nedir?’ sorusunun cevap vermesi zor bir soru olduğunu belirten Doç. Dr. Tayfun Doğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Tarih boyunca da hiç kimse bu soruya herkesi tatmin edecek düzeyde bir cevap veremedi. Çünkü herkes için geçerli objektif bir anlamdan bahsetmek zor. Aslında bir bakıma sorunun soruluş biçiminde de hata var diyebiliriz. Aklın sınırlarını zorlayacak kadar böylesine büyük evrenin anlamı ile ilgili soruya insan aklıyla cevap vermek zordur. O yüzden soruyu ‘Hayatın anlamı nedir?’ diye değil de ‘Hayatımın anlamı nedir?’ diye sınırlandırabilirsek daha kolay cevap verebiliriz. Psikoloji biliminin cevap verebileceği soru ise daha çok “Anlamlı hayat nedir?’ sorusudur. Anlamlı hayat, yaşamın hakkını vererek, dolu dolu ve iyi yaşamaktır diyebiliriz. Ancak böyle bir yaşamın nasıl olacağı da herkese göre değişecektir. Yani bir kişiye anlamlı gelen yaşam biçimi bir başkası için anlamsız ve boş olarak değerlendirilebilecektir.”
Anlam arayışı varoluşun önemli bir parçası
“Hayatın anlamı önemlidir” diyen Doç. Dr. Tayfun Doğan, “Çünkü insan temelde mutluluk ve anlam arayan bir canlıdır. Anlam arayışı varoluşumuzun önemli bir parçası. Bilinçli ya da bilinçsiz insan yaşadıklarına anlam vermeden hayatını sürdüremez. Bu noktada anlam konusunu insan için bir psikolojik ihtiyaç olarak görebiliriz. Yokluğunda da yoksunluk duyguları yaşarız ve bu da hem fiziksel hem ruh sağlığımızı olumsuz olarak etkiler” dedi.
Varoluşsal boşluk, bireyi kötü alışkanlıklara yönlendiriyor
Kariyer yapmak, çocuk sahibi olmak, para kazanmak, herhangi bir ideolojiye kendini adamak gibi pek çok şeyin arkasında hayatımızı anlamlı kılma çabası olduğunu ifade eden Doç. Dr. Doğan, “Psikiyatr Viktor Frankl, insan için yaşamdaki temel güdüleyici gücün hayatını anlamlı kılma çabası olduğunu ifade etmiştir. Dikkatli bir şekilde düşündüğümüzde yaşamımızdaki pek çok şeyi hayatımızı daha anlamlı kılmak için yaptığımızı görebiliriz. Birey anlamlı bir hayat yaşamıyorsa “varoluşsal boşluk” denilen durumu yaşar. Yaşadığı bu boşluk ve bunalımı da uyuşturucu, aşırı yeme-içme ya da kontrolsüz cinsellik gibi şeylerle aşmaya çalışır. Büyük psikolog Carl Gustav Jung, ‘Nevroz anlamını bulamamış ruhun acı çekmesidir’ demiştir. Yani anlamlı yaşam ruh sağlığımız için olmazsa olmazlardandır” diye konuştu.
Her şey anlamlı olduğunda değerlidir
Pozitif psikoloji alanındaki iyi oluş modellerinde, anlamlı yaşam konusunun önemli bir bileşen olduğunu belirten Doğan, “Anlamlı yaşam, mutluluğun da önemli bir yordayıcısıdır. Yaşamda bir anlam ve amaç bulmak bireyin önündeki en zor görevdir. Ancak bunu bulduğunda psikolojik anlamda büyük avantaj elde edecektir. Aslında her şey anlamlı olduğunda güzel ve değerlidir. Anlamlı bir yaşam, anlamlı bir iş ve anlamlı ilişkiler gibi. Anlam söz konusu olduğunda kişi pek çok zorluğa göğüs gerebilir. Anlamlı bir yaşama sahip olma, kişinin psikolojik sağlamlığını da artırır ve yaşamın zorluk ve sıkıntılarına maruz kaldığında çabucak toparlanmasına yardımcı olur” dedi.
Hayatın anlamı kuşaklara göre değişiyor
Kuşaklar arasında hayatın anlamına bakış konusunda farklılıklar olduğuna işaret eden Doğan, “Her yaş döneminde bireyin öncelikleri ve hayatına anlam katan şeyler değişir. Birey çocukken ya da ergenlikte farklı anlam kaynaklarına ihtiyaç duyarken, gençlikte ya da yaşlılıkta ise daha farklı anlam kaynaklarına ihtiyaç duyacaktır. Ancak anlam ihtiyacı hep var olacaktır. Sadece bu ihtiyacı karşılayacak olan kaynaklar değişecektir” ifadelerini kullandı.
İnsanlık olarak ciddi bir boşluğa düşeceğiz
Doç. Dr. Tayfun Doğan, ‘Anlam konusu tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar gündemimizde ve bu konuya olan ilgi ilerleyen yıllarda da artarak devam edecektir’ diyerek sözlerini şöyle tamamladı:
“Çünkü ‘Niçin yaşıyorum?’ sorusu zihinlerimizi hiçbir dönemde bu kadar meşgul etmemişti. Yine Frankl’ın deyimiyle, insanlık olarak ‘Nasıl yaşarım?’ sorusuna büyük oranda cevap bulabildik. Salgın hastalıklarla baş edebiliyoruz, beslenme sorununu aştık, yaşam süremiz 50’lerden 90’lara ulaştı. Dolayısıyla da ‘Niçin yaşıyorum?’ sorusu daha çok gündemimize girmeye başladı. Bir robot çağının başındayız ve önümüzdeki yıllarda, şu anda bizi meşgul eden ya da oyalayan pek çok işi bizim yerimize robotlar yapacak. Bu durumda insanlık olarak ciddi bir boşluğa düşeceğiz. O günler geldiğinde anlam konusunu şimdi olduğunda daha fazla sorgulayacağız.”